33 Kurşun

Unutturulmak istendi belki ama olmadı bir utanç olarak tarihe geçti ve bu bloga konu oldu. Olmasaydı keşke denilen ne çok hadise varmış meğer. Bunlardan biride budur: 33 kurşun.

Sınır ötesine izin almadan çıkmış bir kaç gariban köylü, topraklarını ya da akrabalarını ziyaret için gitmişler. Ne işi var bunların sınır ötesinde ikide bir demiş biri. Otursunlar oturduğu yerde. Sınırlar harita üzerindedir, teoriktir bu kural oralarda; çünkü sınırın hemen ötesinde adamın tarlası, işi, aşı var. Bırakamaz orada öyle kimsesiz. Akrabaları var hemen karşı köyde; kilometrelerce öteden bir sınır çizmekle, pasaport sormakla olmuyor. Neyse konumuza dönelim. Kaçakçı denilmiş bunlara. Derhal tutuklasınlar emri gelmiş uzak yerlerden.



40 kişi gözaltına alındı ve bir miktar hışlandıktan sonra salı verindiler. Lakin canı kan isteyen bir adam var - adını yazmayacağım, çok mühim değil. Kötü bir insan çünkü.- "Nasıl serbest bırakırsınız siz bu vatan hainlerini, bunlar bizim askerlerimizin konuşunu düşmanlara bildirmektedir. Onlar en ağır cezaya çarptırılmalıdır. "



Van'da bir komisyon toplanır ve bu güzel insanlar çareyi bu 33 köylüyü öldürmede bulur ve "devlet için babamı dahi asarım" demiş "sakın ha!  kimse itiraz etmesin" demiş önceden, konuşanları kırbaçlamakla tehdit etmiş, susmuş böylece iyi yürekli insanlar.



Tarih 30 Temmuz 1943 Cuma, sabaha karşı iki müfreze tarafından elleri kolları sımsıkı bağlandı, öfke ile düğümler atıldı, atıldı. Gözleri sıvandı resmen. Cepleri, boyun cüzdanları didiklendi, işe yarar ne varsa aldılar; para, tespih, cüzdan, tütün...  İşaret silahını kaldırdı havaya ve bir an düşündü, bir an parmağı tetikte titrer gibi oldu lakin şeytana kandı ve işareti verdi. Saniyeler içinde yüzlerce mermi çıktı namlulardan, 33 insan patır patır yere düştü. Sıktılar, sıktılar, sıktılar. Sonra aradan zaman geçti ve  33 insanın ölüm emrini veren adamın ismi o insanların yaşadığı beldenin kışlasına verildi. Öfke ve nefret ekmek istense böyle yapılır galiba.



   33 Kurşun Şiiri/ Ahmed Arif


   Vurun ulan, 
   Vurun, 
   Ben kolay ölmem. 
   Ocakta küllenmiş közüm, 
   Karnımda sözüm var 
   Haldan bilene. 
   Babam gözlerini verdi Urfa önünde 
   Üç de kardaşını 
   Üç nazlı selvi, 
   Ömrüne doymamış üç dağ parçası. 
   Burçlardan, tepelerden, minarelerden 
   Kirve, hısım, dağların çocukları 
   Fransız Kuşatmasına karşı koyanda

   Bıyıkları yeni terlemiş daha 
   Benim küçük dayım Nazif 
   Yakışıklı, 
   Hafif,    
   İyi süvari 
   Vurun kardaş demiş
   Namus günüdür 
   Ve şaha kaldırmış atını. 

   Kirvem hallarımı aynı böyle yaz 
   Rivayet sanılır belki 
   Gül memeler değil 
   Domdom kurşunu 
   Paramparça ağzımdaki...  

(şiirin tamamı için tıklayınız)




Bonus--Cem Karaca 33 Kuşun



  

                                                       

Paylaş:

Benzer Konular

Önceki Konu
Sonraki Yazı »