Kırmızı Saçlı Kadın

Orhan Pamuk eserleri genel itibariyle tartışmalıdır. Bazıları çok sever bazıları ise sapkın bir yazar olduğunu, bu memlekete söyleyecek bir sözünün olmadığını söyler. Kitaplarında entrikalar görünüyor genellikle.

Yazarın en çok beğendiğim yönü merak uyandırıcı olması, acaba devamında ne olacak hissiyatı uyandırması. Bu duyguyla harmanlanmış işlerin başarılı olduğunu hepimiz görüyoruz. Kimse bildiği şeyi okumak istemez. Bizi heycanlandıran gizem ve öfkedir. Gizem ise ancak kırmızı saçlı bir kadında olur. Çünkü sıradan değildir. Bize ve komşumuza benzemiyor. Bu bilinmezlik ve tahminsizlik bize sosyal hayatta hem endişe verir hemde olayları eşeleme, keşfetme dürtüsü uyandırır.




Kırmızı saçlı kadın hikâyesi ilk görüşte 16 yaşındaki delikanlının kendisinden yaşça büyük (33) bir kadınla (Gülcihan - Kırmızı Saçlı Kadın) yaşadığı bir  ensest bir hikaye anlatıyor gibi görünse de romanın ilerleyen bölümlerinde bu ilişkiyi Yunan ve Doğu'nun mitolojik şablonlarıyla iç içe geçip baba-oğul çatışması, modernite, özgürlük ve en önemlisi "penisi" yok etme mücadelesi temasını irdeliyor.

Psikanalizin kurucusu Freud her erkeğin içinde babasını öldürme eğilimi gösterdiğini, en azından derinlerde böyle bir dürtünün olduğunu ifade ediyor ( Tartışmalı bir konu)  Yunan tragedyasında önemli bir yazar olan Sophokles'in Kral Oidipus hikayesine göre Oidipus henüz doğmamışken babası kahine gider ve kehanet gereği doğacak oğlu kendisini öldürüp karısıyla ( annesiyle) evleneceğini öğrenir. Kahinin bu söylediklerinden dolayı tüyleri ürperen baba kral (laios) oğlunu doğar doğmaz başka bir krala evlatlık olarak verir.






Aradan geçen uzun sürenin ardından Oidipus gerçek babasının kim olduğunu bilmeden krallık yapar. Oidipus bir gün müneccime gider ve ileride babasını öldürüp annesiyle evleneceğini öğrenir. Kanı çekilen kral Oidipus bu kehanetin gerçekleşmemesi için yaşadığı krallığı terk eder ve gerçek babasının hüküm sürdüğü topraklara gelir. Oidipus'un yeni krallıkta liderlik özeliği ön plana çıkar ve bir kavga sırasında gerçek babasını öldürüp karısıyla ( gerçek annesiyle)  evlenir, ardından Kral olarak tahta geçer.

Böylece kehanet gerçekleşir ve Oidipus gerçek babasını öldürüp annesiyle evleniyor. Burada oğul baba katili olmaktan kurtulamıyor. Kaderine mahkum oluyor, babasının ve kendisinin kaçmak istediği vahim olay başlarına geliyor. Burada kader ve özgür irade üzerine sabahlara kadar tartışılabilecek malzeme var.

Diğer bir yandan Firdevsi'nin ele almış olduğu 60 bin beyitlik Şehname'de anlatılan Rüstem ve Sührab hikayesinde baba Rüstem İran'ın en büyük savaşçısıdır. Bir gün avdayken atını kaybeder ve kayıp atının ardından iz sürmeye koyulur. Atını ararken düşman ülkenin hudutları içinde bulur kendisini. Rakip ülkenin kralı onu tanımış ve misafirperver davranış sergileyip Rüstem'i sarayda misafir eder. Kralın kız kardeşi Rüstem'e aşık olur, bir gecelik bir ilişki yaşanır.


Düşman ülkede bir gece konakladıktan sonra evine dönen Rüstem yıllar sonra iki ülke arasında çıkan savaşa katılır. Kıran kırana geçen bir mücadelede Rüstem düşman ülkenin kralının kız kardeşinden olan oğlu Sührab'ı öldürür. Sührab'ın asıl amacı İran kralını öldürüp gerçek babası olduğunu bildiği Rüstem ile beraber ülkeyi yönetmek idi. Fakat savaş sırasında herkes zırhlı olduğu için babası Rüstem'i tanıyamaz ve babasına yenik düşer, Rüstem öz oğlu olan Sührab'ı öldürür.  Rüstem kaderine yenik düşer evlat katili oluverir.




Birinci hikâyede oğul baba katili olmaktan, ikinci hikâyede ise baba oğul katili olmaktan kaçamaz. Bu hikâyenin ikisini bir arada bulunduran Osmanlı Devleti'nde de mevcuttur. Malumunuz üzere Fatih Sultan Mehmet ile beraber devletin bekası için kardeş katili olmak caizdir fetvası verilir. Bir çokları kardeş ve oğul katili olmuştur bu yüzden.
Bu devranın devam etmesi için herkes öyle ya da böyle kaderine mahkûm olmuştur.



Gelelim kitaba 
Hikayenin baş karakteri Cem. Hikâye, Cem'in babasının siyasi olaylar ile ilgilenmesi ve en sonunda ahlaklı devrimci rolünden sıkılıp evi terk etmesiyle start veriyor. Cem okumak ve iyi yazar olmak istiyor, bunun iyi bir dershaneye gitmesi ve üniversiteyi kazanmalıdır. Babası evi terk ettiği için dershane parasını kendisi kazanmak zorunda. Annesinin ilk etapta karşı çıkmasına rağmen yevmiyesinin yüksek olması ve kısa sürede dershane parasını kazanacağını için kuyucu çırağı olarak kolları sıvadı.

İstanbul'da bir banliyöda kuyucu çırağı olarak çalışmaya başladı ve bütün hayatına tesir altında alacak bir aylık bir çalışma süreci geçirdi. Burada ustasını kısa sürede benimsemekle beraber onu bir baba olarak görüyor ve tabi  doğal olarak içinde ona karşı derin bir nefret büyütüyor. Kazı malzemeleri almak, eksikleri gidermek için çarşıya indiğinde Kırmızı Saçlı Kadını görüp aurasından etkilenir. Sıra dışı, şefkatli ve aynı zamanda çok güzel bu yetişkin kadın genç delikanlıyı etkilemektedir. Cem akşamları çoğu zaman Gülcihan'ı görmek için çarşıya iniyor ve tiyatro çadırında, evinin önünde onu görmek için bekliyor.

Bir aylık bir süreçte Gülcihan ve Cem arasında bir gecelik bir ilişki yaşanır. Ertesi gün Cem kuyunun dibinde kazı çalışması yapan ustasının üzerine harfiyat dolu kovayı düşürür. Ustasının öldüğüne kanaat getirip ilk tren seferiyle orayı terk etti. Yolculuk boyunca karmaşık duygulara daldı. istanbul'a indiğinde polisin gelip kendisini tutuklayacağından emindi. Bir tavşan ürkekliğinde yaşamaya başladı. 


Aradan geçen bir kaç ayın ardından daha cesaretli davranıyor sokakta polis görünce tedirgin olmuyordu. Dershanaye gitti ve üniversiteyi kazandı. Okulu bitirdikten sonra "Sührab" adında bir inşaat şirketi kurdu ve ünlü bir işinsanı oldu. 

Yıllar geçmesine rağmen ustasını unutamamıştı. Acaba öldü mü? sorusu zihnini sürekli olarak işgal ediyor, " yok canım ölseydi polis peşime düşerdi" düşüncesi onu rahatlatıyordu. 

Aradan geçen uzun sürenin ardından katil olduğunu düşünerek kaçtığı kasabaya iş adamı olarak gidecek ve ucuza arsalar almak zorunda kalacaktı. Kader tekrar onu oraya çekmişti. Ürkek ve karmaşık duygularla gitti kasabaya. Önceden kendisini ikna ettiği üzere renk vermeyecek, normal bir işinsanı olarak davranacaktı.

Fakat onu buraya kadar getiren kader gerçeklerle yüzleşmesinden başka yol bırakmadı. Kırmızı saçlı kadından bir çocuğu olduğunu öğrenen Cem burada evine bir daha dönemeyecekti. Çünkü kimlik bunalımı yaşayan oğlu Cem'i öldürecekti. Yani Cem yıllar önce kırmızı saçlı kadınla yaşadığı bir gecelik ilişkiden çocuk sahibi olmuş ve kaçtığı, yıllar sonra geri geldiği kasabada oğlu tarafından öldürülecekti. 

Biraz Oidipus, biraz şehname, biraz kader

Paylaş:

Benzer Konular

Önceki Konu
Sonraki Yazı »